31. Lokman Sûresi

Mekke döneminde nâzil olmuştur. 34 âyettir. Yalnız 27-29. âyetler Medine döneminde inmiştir. Adını içerisinde bahsi geçen hikmet sahibi Lokman’dan almıştır.

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Elif, Lâm, Mîm.

2. Bunlar, hikmetli Kitab’ın âyetleridir.

3. (Bu âyetler) güzel davrananlara doğru yol gösterici ve rahmet olarak (indirilmiştir).

4. O (iyi davranışta buluna)nlar namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar, zekâtı (tastamam) verirler ve onlar âhirete de kesin inanırlar.

5. İşte onlar, Rablerinden (yana) bir doğru yol üzerindedirler. İşte onlar, kurtuluşa/maksûda erenlerin ta kendileridir.

6. Kimi insanlar da vardır ki (din hakkında) bir bilgisi olmaksızın, (insanları) Allah yolundan saptırmak ve onu (o yolu), eğlence edinmek için laf eğlencesi sözleri[1] satın alır (ve okur veya dinleyip seyreder). İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.[2]

7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki (o) kulaklarında bir ağırlık varmış da onu hiç işitmemiş gibi büyüklük taslayıp sırt çevirir. (Resûlüm!) Ona çok acıklı bir azabı müjdele![3] [bk. 21/2]

8. Doğrusu, iman edip de güzel işler yapanlar var ya, onlar için na’îm (bol bol nimet) cennetleri vardır.

9. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşir. O mutlak galiptir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.

10. (Allah,) o gördüğünüz gökleri direksiz yarattı. Sizi (yer) sarsmasın diye yere köklü ve yüksek dağlar bıraktı ve orada her çeşit canlıyı yaydı. İşte biz, gökten yağmur indirip orada her güzel çiftten (bitkiler) bitirdik.

11. İşte bu(nlar), Allah’ın yarattığıdır. Peki bana gösterin bakalım O’ndan başkalarının ne yarattığını! Doğrusu zalimler apaçık bir sapıklık içindedir.

12. Andolsun ki biz, Lokman’a: “Allah’a şükret.” diye(rek) hikmet verdik.[4] Kim (Allah’ın nimetlerine) şükrederse, ancak kendi (fayda)sı için şükretmiş olur. Kim de (isyan ve itaatsizlik yoluyla) nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah Ganidir (çok zengindir hiçbir şeye ve hiç bir kimseye muhtaç değildir). Hem de övülmeye layık olandır. [bk. 17/7]

13. Hani Lokman, oğluna öğüt vererek: “Ey yavrucuğum! Allah’a ortak koşma. Çünkü O’na ortak koşmak büyük bir zulümdür.” demişti.

(Zulüm bir şeyi kendi yerinden başka bir yere koymak, bir şeyi, bir kimseyi gayesinin dışında kullanmak veya bir hakkı sahibinden alıp başkasına vermektir. Şirkin en büyük zulüm oluşu da Allah’a ait mâbûdiyet, hâkimiyet ve mâlikiyet gibi hakların Allah’tan başkasına verilmesinden dolayıdır.)[5] [bk. 4/48]

14. Biz insana, anne ve babasını(n hakkını gözetmeyi) tavsiye ettik. Annesi onu, kat kat güçlük (ve zahmetler)le (karnında) taşıdı. Onun (sütten) ayrılması da iki yıl içinde (olmuş)tur.[6] (İşte bunun için:) “Bana, anne ve babana şükret, dönüş ancak banadır.” (dedik). [krş. 2/233; 17/23-24; 46/15]

15. Eğer (onlar) seni, hakkında bilgin olmayan şeylerde bana ortak koşmaya zorlarlarsa, onlara itaat etme! (Fakat) dünya (işlerin)de onlarla iyi geçin ve bana yönelen (mü’min)lerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. (O zaman) ben de yaptıklarınızı (ve karşılığını) size haber vereceğim. [krş. 29/8]

16. (Lokman:) “Ey yavrucuğum! Şüphesiz ki o (yaptığın iyilik ve kötülük) bir hardal tanesi ağırlığında olsa, hem de bir kaya içinde veya göklerde, yahut yer içinde bile olsa, Allah onu getirir (ve karşılığını verir). Çünkü Allah Latîftir, her şeyden haberi olandır.”[7]

17. “Ey Oğulcuğum! Namazı dosdoğru/gereğine uygun olarak kıl, iyiliği emret, kötülüğü engelle. (Bu esnada) başına gelecek (musibet)lere sabret. Çünkü bunlar (Allah’ın emrettiği) kesinlikle (ve kararlılıkla) yapılacak işlerdir.”

18. “İnsanları (küçümseyip) yanağını bükme/yüz çevirme ve yeryüzünde şımarık yürüme! Çünkü Allah, böbürlenen ve kendisini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” [krş. 17/37-38]

19. “Yürüyüşünde ölçülü (ve kibirsiz) ol. Konuşurken sesini de alçak tut. Çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.”

20. Göklerde ve yerde olan şeyleri, Allah’ın sizin istifadeniz için yarattığını, size açık ve gizli nimetlerini (bolca) tamamladığını görmez misiniz? Yine de, öyle insanlar vardır ki hiçbir ilmi, hiçbir rehberi, hiçbir aydınlatıcı kitabı yokken (hâlâ) Allah hakkında tartışır.

21. Onlara: “Allah’ın indirdiği (Kur’ an’ı)na uyun.”[8] denildiği zaman: “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeylere uyarız.” derler. Şeytan onları alevli ateşin azabına çağırıyorsa da mı (atalarının yolunda gidecekler)? [krş. 2/170; 43/22]

22. Kim iyi davranışlarda bulunarak (samimiyetle) özünü Allah’a teslim ederse,[9] hiç şüphesiz o, en sağlam kulpa yapışmış olur. (Bütün) işlerin sonu, ancak Allah’a (varacak)tır.

23. Kim de inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Onların dönüşü ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını (ve karşılığını) haber veririz. Şüphesiz ki Allah, sînelerin özünü hakkıyla bilendir.

24. Onları (dünyada) biraz geçindirir, sonra onları ağır bir azap ile (karşılaşmaya) mecbur ederiz. [bk. 3/178; 19/84; 86/17]

25. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka: “Allah” derler. Sen de (onların bu itirafından dolayı): “Hamdolsun Allah’a” de. Fakat onların çoğu (bunun anlamını) bilmezler.

26. Göklerde ve yerde(ki şeylerin hepsi), ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah Ganîdir (hiçbir şeye muhtaç değildir), hamde layık olan da O’dur.

27. Eğer yerdeki ağaçlar (birer) kalem olsa, deniz de (mürekkep olsa), ardından yedi deniz ona (katılıp) yardım etse yine (bunlar tükenir de) Allah’ın kelimeleri tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak galip, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.[10]

28. (Ey insanlar!) Sizin (toptan) yaratılmanız ve tekrar dirilmeniz, tek bir kişi(nin yaratılması) gibi (kolay)dır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, görendir.

29. Görmedin mi Allah, geceyi gündüze katıyor, gündüzü de geceye katıyor (böylece onları uzatıp kısaltıyor). Güneşi ve ayı istifade(niz) için yaratmıştır. Her biri, muayyen bir vakte kadar (kendi yörüngesinde) akıp gidecektir. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. [bk. 22/65; 45/13]

30. Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Muhakkak ki O’ndan başka yalvardıkları (sığındıkları putlar ve putlaştırılan şeyler) ise (tümüyle) batıldır. Şüphesiz Allah, çok yüce, çok büyüktür. [bk. 22/62]

31. Allah’ın nimeti (ve lütfu) ile gemilerin denizde akıp gitmekte olduğunu görmedin mi? Bu, (kudretinin) delillerinden bir kısmını size göstermek içindir. Muhakkak ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

32. (Gemide giderken) onları, gölge yapan (dağ ve kara bulut)lar gibi dalga sardığı zaman; (gönüllerinde bağlılık gösterdikleri putları atarak) artık dini yalnız Allah’a has kılarak (ihlasla O’na) yalvarırlar. Sonra (Allah) onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden (yalnız) bir kısmı, dengeli (mutedil ve doğru) yolu tutar. Bizim âyetlerimizi nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez. [bk. 29/66. Ayrıca krş. 17/67; 30/33-34]

33. Ey insanlar! Rabbinizin emrine uygun yaşayın, babanın çocuğuna fayda veremeyeceği, çocuğun da babasına fayda veremeyeceği bir günden korkun! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi gerçektir. Dünya hayatı, sizi asla aldatmasın. O çok aldatıcı (şeytan ve dostları) da sizi Allah(’ın affı) ile sakın aldatmasın (günaha daldırmasın ve ibadetten alıkoymasın!)

34. (Kıyamet) saatin(in) ilmi şüphesiz ki Allah katındadır. Yağmuru (dilediği miktar ve şekilde) O indirir. Rahimlerde ne olacağını O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) haberdardır.[11]


[1] Roman, hikâye, şarkı ve şiir türünden İslâm’a aykırı ve şehvetleri uyarıcı olarak yazılmış veya söylenmiş şeyler.

[2] Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ümmetimden birtakım topluluklar gelecektir ki, ferci (zinayı), ipek elbiseler giymeyi ve çalgı âletleri çalıp (şehvetli) eğlenceleri helal ve mübah/normal sayacaklar. Allah onların evlerini çökertip helak edecek, kalanları(n yaşayışlarını) da maymun ve domuza çevirecektir.” (Buhârî, “Eşribe” Bâb: 5; Münâvî, V, 395). Bu felakete/günaha sebep olabilen, İslâm’a aykırı ses, söz, resim ve görüntülerden kendisini ve aile fertlerini muhafaza etmek her müslümanın görevi olmalıdır. Bu hususta uzuvlarımızın da sorumlulukları vardır. [bk. 17/36]

[3] Celâleyn.

[4] Hz. Lokman’ın peygamber olup olmadığı hakkında ihtilaf edilmiştir. Fakat İslâm alimlerinin çoğuna göre o, bir peygamber değil, hikmet sahibi bir hakîm idi. Hz. Davud’dan önceki dönemde İsrâiloğulları’nın kadısı olup fetvâ verirdi. Allah ona hikmet yani ilim, diyanet, derin anlayış ve uygulayışta isabet verdi (İbni Kesîr (Sâbûnî), III, 64; Beydâvî).

[5] Elmalılı, V-VI, 3844.

[6] Yani çocuğun anne karnında taşınışı ile sütten ayrılması. 46/15. âyetten hareketle gebelik ve sütten kesiliş 30 ay olduğuna göre, gebeliğin, altı ay dahi olabileceğine hükmedilmiştir. [bk. 46/15]

[7] Hem lütufkâr hem de ilmiyle en gizli şeyleri bilen, zerre miktarı iyilik ve kötülüğün hesabını sorandır. [bk. 21/47; 99/7-8]

[8] Allah’ın kitabına uyan elbette Resûlü’ne de uyar. [bk. 5/104]

[9] Şirksiz imanla emirlerine sarılırsa. [bk. 2/112 ve dipnotu]

[10] Âyetteki “yedi deniz” ifadesi sayı bakımından değil çokluk içindir (İzmirli, II, 214). [krş. 18/109]

[11] Ayrıca, Allah’ın zât ve sıfatlarının mahiyeti, ruhun (17/85), sûrun (6/73; 18/99; 36/51 vd.), dâbbenin (27/82), Arş, Kürsü, Levh-i mahfûz, Sidre-i müntehâ, Kalem ve Beyt-i ma’mûr, cennet ve cehennemin mahiyetleri ve âhiret halleri de Allah’ın bilgisindedir (bk. 6/59); insanların ne zaman diriltileceği (bk. 27/65); Kıyametin ne zaman kopacağı (bk. 7/187) bilgisi Allah’ın katındadır, mutlak gayblardandır. [bk. 2/3; 6/59]